Hız tutkunu musunuz?

Hız tutkunu musunuz?

Size hala yüksek beygirli, dev hacimli V8’leri mi seviyorsunuz? Sanırım bu artık çok geride kaldı. Hepimiz birer çevreci adayıyız…

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından hız kavramı son 75 yıla bakarsak oldukça önem kazandı. 1940’ların sonunda en hızlı otomobillerden biri olan Jaguar XK120 adını saate ulaştığı 120 mil’den (192 km/s) alıyordu. 1940’lı yılların ardından Amerikan hegamonyası giren otomotiv dünyası, 50 – 60’larda bu hızlara rahatlıkla ulaşmaya başladı. 80’lere geldiğimizde ise herhangi bir hot hatch bu hızlara rahatlıkla çıkabiliyordu.

Sonuç olarak otomotiv dünyası için en önemli kriter, bir saatte kat edilen kilometreydi.

Şimdilerde ise sıradan bir dizel motorlu hafif ticari bile 190 km/s’lik hıza çıkabiliyor. Aslına bakarsanız otomobillerin hızlanmasıyla birlikte hıza olan tutkumuzu tatmin eder hale gelebildik. Avrupa’daki yasal sınırlar ve cezalar bu duruma izin vermese de, bazı hız sınırı olmayan otoyollar hala bu işler için elverişli. Ülkemizde durum farklı aslında. Fakat cezalar aynı oranda ne yazık ki caydırıcı da değil…

Peki kilometre/saat’in yerini kilometre/CO2’nin aldığı günümüz dünyasında, artık çocuklar bize, -bu otomobil kaç yapıyor abi? Yerine –bu otomobil ne kadar karbon salımı mı yapıyor? Diyecekler gelecekte…

Bazı üreticiler hatta bazı otomobil dergileri artık maksimum hızlardan bahsetmek yerine kilometre başına salınan karbondioksitten söz ediyor. Yeni pazarlama stratejisinin de içten yanmalılar arasında bu kavram olduğunu da kabul etmemizin zamanı geldi, geçiyor bile.

Avrupa ve İngiltere’de çok uzun bir süredir araçların maliyet hesaplaması g/km üzerinden yapılıyor. Keza vergilendirme de bu şekilde yapılıyor.

Önümüzdeki günlerde ülkemizde de buna benzer bir vergilendirme sistemi yapılacağına dair çeşitli duyumlar alıyoruz.

Aslında 1940’lara geri dönersek, 190 km/s bir kriterken, şimdilerde 99 g/km yeni hedef olarak karşımıza çıkıyor. Düşük emisyona sahip otomobiller İngiltere’de fazlasıyla önem taşıyor. Londra’ya bedava girip çıkabiliyor, otoyollarda daha düşük vergi ödüyor. Peki ülkemizde bu uygulama hayata geçerse özellikle hibrit modeller bundan hatırı sayılır oranda faydalancaklar… Fakat Renault’nun 1.5 lt’lik dizel motorları, Opel’in 1.0 lt’lik üç silindirli ünitesi, Peugeot ve Citroen’in BlueHDi motorlara sahip otomobiller de dünyadaki sınırın altında olan çevreci motorlar arasında yer alıyor.

Vaat edilen bu vergi avantajları hayata geçerse en performans tutkunu bizlerin bile birer çevre neferi olması içten bile değil.