TEST: Renault Clio R.S. (2013-2016)

Küçük ve hızlı otomobiller uzun yıllardır otomotiv dünyasında varlıklarını gösteriyorlar. Fakat onların arasındaki rekabetin üst noktalara çıktığı ve popülaritelerinin en yüksek olduğu zamanlar 90’lar ve 2000’lerin başı olarak gösterilebilir.

Türkiye’de Drag yarışları o yıllarda çokça katılımcı ve izleyici çekiyordu. Cadde otomobilleri de bunlardan pay almış; ortalık Peugeot 106 GTI’lar, Citroen Saxo’lar, Honda Civic VTI gibi otomobillerle doluydu ve mücadele genel olarak otoban faresi olarak da anılan küçük hızlı hatchback’ler arasında geçiyordu.

Bir de üst kategori vardı. Onlar da 306 GTI, Xsara VTS vb. ve onlardan da daha hızlı turbolar Subaru Impreza ve Mitsubishi EVO 6’larla güçler üst noktalara çıkıyordu. Renault Clio, o yıllarda 1.8 lt’lik RSI modeliyle varla yok arasında bir noktadaydı bu kurtlar sofrasının içinde… Sportifti fakat güçlü değildi. Clio Willams ise Türkiye’de parmakla gösterilecek kadar azdı.

Clio II’nin ortaya çıkmasıyla birlikte, Renault’nun motorsporları departmanı olan Renault Sport, bildik Clio’nun çok ötesinde bir model olarak ortaya çıkardı. 90’ların sonunda 2.0 lt’lik 172 bg gücündeki bu otomobil, hızlı küçükler hatta bazı 211 bg gücündeki Impreza gibi büyükleri de geçerek hızlıların dünyasına bomba gibi düştü. Hızlıydı, verimliydi ve çok da iyi yol tutuyordu. Renault Sport imzası sadece motorsporlarında değil, artık cadde otomobilleri için de hafızalara kazınmaya başladı. Ardından Phase II 182 bg, ve 2.0 lt’lik 200 bg’lik Clio III de performans bayrağını bu güne kadar taşıdı…

Renault Sport yeni Clio IV ile radikal kararlarla karşımıza çıkmaya hazırlanıyordu ve bunun sinyalini de çok öncesinden Nissan’ın performans markası Nismo ile yaptığı dirsek temasıyla vermişti. Nihayet Clio R.S. kendini 2012’de Paris Motor Show’da gösterdi ve bizler de bugün çok merak ettiğimiz bu otomobilin direksiyonundayız.

Yeni Clio R.S. birbirinden farklı birçok yeniliğinin başında dört kapılı karoseri, 2.0 lt’lik atmosferik motordan 1.6 lt’lik turbo bir motora geçmesi ve en önemlisi de artık manuel şanzımanla üretilmeyip, sadece çift kavramalı bir EDC şanzımanla satılıyor olması Clio R.S.’in radikal değişimleri arasında yer alıyor.

Peki bu değişimlerin R.S.’in kimliğini olumlu mu yoksa olumsuz mu etkilediğine bu sürüş izlenimiyle birlikte ışık tutacağız.

Clio R.S’e dıştan bakıldığında 4062 mm’lik uzunluğu geleneksel bir süper mini ölçüsünde. Dört kapılı karoser R.S.’in sportif çizgisini etkilemiyor. Çünkü arka kapılardaki açma kollar zaten gizlenmiş olduğu için bu ciddi bir belirginlik yaratmıyor. Ayrıca otomobilin ön ve arka tamponu, özellikle ön tampondaki F1 otomobilini andıran hareket, çift çıkışlı egzozu, büyük  ve sportif jantları, göz alıcı sarı rengi oluşturuyor.

R.S. bu öğelerin tamamında aerodinamiği ön planda tutuyor. Özellikle arka kısımdaki bastırma kuvvetinin yüzde 80’i difüzörle yüzde 20’si ise cam üzerindeki spoyler tarafından sağlanıyor.  

İç mekânda bildik Clio’dan RS imzalı sportif koltuklar, direksiyon, daha büyük vites kulakçıkları ve de en önemlisi R-Link içinde yer alan R.S. Monitor ile ayrılıyor. R.S. Monitor’de çok ciddi değişimler var. Onu size konu içindeki kutuda anlatacağım.  

Şimdi R.S.’in en merak ettiğiniz bölümüne geliyoruz.

PERFORMANS VE SÜRÜŞ

Renault Sport’un 1.6 lt’lik turbo motoru EDC şanzıman ile yepyeni bir ikili olarak karşımıza çıkıyor. 1614 cc’lik bu motor 6000 d/dak’da 200 bg güç üretiyor. Tork değeri ise 1750 d/dak’da 240 Nm. Bu değer Clio III R.S.’den 25 Nm daha yüksek. Evet otomobil alt devirde daha güçlü bunu hissettiriyor. Peki üst devirlere çıkıldıkça eskisi daha heyecan verici mi? Ne yazık ki hayır. Peki yavaş mı? Yavaş diyemeyiz. Çünkü motorun güç anlamındaki verimliliği başarılı.

Buradaki etki, altı kademeli EDC şanzımanın geçişlerinin R.S.’e yetişmekte geç kalması olarak gösterilebilir. Gaza sonuna kadar basıp agresif bir sürüş tarzı ile R.S.’i üst hızlara ulaştırdığınızda dahi, R.S.’in yeterince bu gücü hissettirmediğini söyleyebiliriz. 2.0 lt’lik R.S.’in uğultulu sesi halen kulaklarımdayken, yeni R.S.’in ara sıra hafifçe patırdayan egzozu da ne yazık ki bizi çok da heyecanlandırmayı başaramıyor.

Vites kolunun hemen arkasında bunun R.S. Drive düğmesi size farklı sürüş modları seçmenizi sağlıyor. Eğer bu düğmeye basmassanız, R.S. standart bir kullanımla günlük hayata uygun bir Clio gibi davranıyor. Düğmeye bir kez bastığınızda gösterge panelinde “Renault Sport” yazıyor ve otomobilin karakteri bu sayede bir hayli değişiyor. Bu değişim içinde; şanzımanın vites değişim zamanlaması ve gaz pedalının tepkisi yer alıyor. Manuel modda düğmeye basılı tuttuğunuzda R.S. “Race” moda geçiyor. Bu sayede daha tepkili bir sürüş ve sürüş destek sistemlerinin devreden çıktığı safkan bir sürüş karakteri sizinle birlikte. Tabii ki sürücüye daha çok iş düşüyor.

Renault’nun R.S. Diff adını verdiği elektronik diferansiyel kilidi ise “Race” modunda kendini çok daha fazla ortaya çıkarıyor. Clio III’e oranla 10 kat daha sert bir süspansiyona sahip olan yeni R.S.’in mükemmele yakın bir süspansiyon tepkisi var. Aslında yazımın başlığını R.S.’in bu noktasıyla bağdaştırabilirim. Çünkü hızlı bir otomobilin bana göre performansından çok, ne kadar yetenekli ve verimli bir süspansiyona sahip olduğu, ayrıca nasıl durduğu da çok önemli. Yeni R.S. bu konuda çok gelişmiş. Süspansiyon sistemi ve R.S. Diff sayesinde 200 bg’lik bir otomobille neredeyse hiç önden kayma yaşamıyorsunuz ki, bu çok kolay bir iş değil. Ayrıca 320 mm’lik ön diskleri sayesinde R.S.’in fren mesafesi de son derece başarılı.