Hurda teşviki 2026’da çıkacak mı?

Türkiye’de yeni bir otomobil sahibi olmak, yüksek vergiler ve artan maliyetler nedeniyle pek çok kişi için giderek zorlaşan bir hayale dönüştü. Tam da bu noktada, son zamanlarda medyada sıkça yer alan ve büyük bir umut dalgası yaratan “hurda teşviki 2026” ve “ÖTV’siz araç alımı” söylentileri gündemi meşgul ediyor. Peki, 25 yaş üstü aracını hurdaya ayıranların ÖTV’siz yeni bir otomobil alabileceği vaadi ne kadar gerçekçi? Bu yazıda, rakamlara, uzman görüşlerine ve hükümetin gerçek önceliklerine dayanarak bu popüler efsanenin ardındaki 5 çarpıcı gerçeği ortaya çıkarıyoruz.

1. Sorun Sandığınızdan Daha Derin: Türkiye’nin Tehlikeli Şekilde Yaşlanan Otomobil Parkı

Hurda teşviki tartışmalarının temelinde yatan sorun, Türkiye’nin hızla yaşlanan araç parkıdır. Rakamlar, durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, trafiğe kayıtlı araçların ortalama yaşı 2004’te 12 iken 2023 yılında 14,5’e yükseldi. Özellikle otomobillerdeki yaşlanma çok daha dramatik: 2004’te ortalama 10 yaşında olan otomobillerin yaşı, 2023’te %40 artarak 14,1’e ulaştı. Bu rakam, durumu uluslararası perspektifte daha da endişe verici kılıyor; zira Avrupa Birliği (AB-27) ülkelerinde 2021 yılı itibarıyla otomobillerin ortalama yaşı 12,7 yıl ile Türkiye’nin oldukça gerisindedir.

Daha da endişe verici olanı ise, 2023 yılı itibarıyla trafiğe kayıtlı araçların %25,2’sinin, yani her dört araçtan birinin 21 yaşından büyük olması. Bu tablo, “yaşlı, kirletici araçların daha yeni ve temizlerle değiştirilmesi” hedefine tamamen ters düşüyor. Yüksek emisyon salan, güncel güvenlik standartlarını karşılamayan bu araçlar, hem çevre kirliliği hem de trafik güvenliği açısından giderek büyüyen bir risk oluşturuyor.

2. Kötü Haber: Uzmanlara Göre Merakla Beklenen Teşvik Yasası Çıkmayacak

Medyada yer alan tüm umut verici haberlere rağmen, otomotiv piyasası uzmanları bu yasanın çıkma ihtimalinin olmadığını net bir şekilde ifade ediyor. Otomotiv analistleri bu beklentinin gerçekçi olmadığını vurgularken, yasanın çıkmamasının temel nedenlerini şöyle sıralıyor:

  • Rekor Vergi Hedefi: Maliye Bakanlığı’nın mevcut yıla yönelik 818 milyar TL’lik rekor ÖTV geliri hedefi, ciddi bir vergi kaybı yaratacak ÖTV muafiyeti gibi bir uygulamaya izin verilmesinin mevcut mali disiplin politikalarıyla çeliştiğini gösteriyor.
  • Pazarın Durumu: Otomotiv pazarı, 1 milyon adetin üzerinde satış rakamlarıyla kritik bir daralma içinde değil. Bu nedenle hükümetin, pazarı canlandırmak için acil bir teşvik paketini devreye sokmasını gerektirecek bir kriz ortamı bulunmuyor.
  • Resmi Açıklama: En net sinyal ise Maliye Bakanlığı’ndan geldi. Bakanlık yetkilileri, hurda teşviki ve ÖTV indirimi konusunun “gündemimizde kesinlikle yok” diyerek tartışmalara son noktayı koydu.

3. Fırsatçılar Sahnede: Henüz Olmayan Yasa İkinci El Piyasasını Nasıl Altüst Etti?

Henüz ortada olmayan bir yasa teklifi, ikinci el araç piyasasında şimdiden büyük bir spekülasyon dalgası yarattı. Yasa haberlerinin yayılmasıyla birlikte, 25 yaş üstü, hurda niteliğindeki araçların fiyatları bir anda fahiş seviyelere tırmandı. Geçmişte 50 bin TL’ye alıcı bulamayan araçlar, bir anda 100-150 bin TL gibi akıl almaz rakamlarla satışa sunulmaya başlandı.

İkinci el satış siteleri, “Hurda teşvikine uygun” veya “Acil değil, hurda teşvikini bekliyoruz” gibi başlıklarla açılan ilanlarla doldu. Bu durum, beklentiye giren ve elindeki küçük birikimle araç sahibi olmayı uman masum vatandaşları büyük bir zarara uğratma potansiyeli taşırken, piyasada “çakallar” veya “fırsatçılar” olarak tabir edilen spekülatörlere yaradı.

4. Tarih Tekerrür Etmiyor: Geçmiş Teşvikler Neden Başarılı Oldu da Bu Sefer Durum Farklı?

Peki, vatandaşlar neden bu söylentilere bu kadar kolay inanıyor? Cevap geçmişte gizli. DergiPark’ta yayınlanan “Türkiye’de Otomotiv Sektörüne Verilen Vergi Teşvikleri Etkin Mi? Ekonometrik Bir Analiz” başlıklı akademik makale, 2006-2020 arasında uygulanan vergi indirimi ve hurda teşviki politikalarının otomobil satışlarını olumlu etkilediğini bilimsel olarak kanıtlıyor. Özellikle ÖTV indirimi sağlanan hurda teşviki dönemlerinde hurdaya ayrılan araç sayısının %100’ün üzerinde arttığı tespit edilmiş. Bu başarılı geçmiş, halk arasında yeni bir teşvik beklentisi doğuruyor.

Ancak bu sefer durum çok farklı. Geçmişte bu tür teşvikler ekonomik durgunluk dönemlerinde iç talebi canlandırmak için bir maliye politikası aracı olarak kullanılıyordu. Bugün ise hükümetin önceliği, enflasyonla mücadele ve bütçe disiplinini sağlamak. İkinci bölümde belirttiğimiz rekor ÖTV geliri hedefi ve Maliye Bakanlığı’nın mevcut ekonomik koşullardaki temkinli duruşu, geçmişteki başarılı uygulamaların günümüz şartlarında tekrarlanmasının neden mümkün olmadığını açıkça gösteriyor.

5. Gözden Kaçan Gerçek: Hükümetin Asıl Odağı Sizin Eski Aracınız Değil, Dev Sanayi Yatırımları

Kamuoyu tüketiciye yönelik bir teşvik beklerken, hükümetin otomotiv sektöründeki gerçek gündemi tamamen farklı bir yönde ilerliyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın açıklamaları, stratejinin bireysel araç alımını sübvanse etmekten çok, Türkiye’nin endüstriyel kapasitesini güçlendirmeye odaklandığını gösteriyor.

Bakan Kacır’ın açıklamalarında tüketiciye yönelik bir hurda teşvikinden veya ÖTV indiriminden hiç bahsedilmezken, asıl öncelikler şöyle sıralanıyor:

  • Türkiye’yi otomotiv üretiminde bölgesel bir üs haline getirmek.
  • Togg gibi yerli ve milli projelerle elektrikli araç ekosistemini dönüştürmek.
  • Ford, Toyota, Renault gibi küresel devlerin yeni nesil ve elektrikli araç yatırımlarını Türkiye’ye çekmek.
  • BYD gibi yeni küresel firmaların Türkiye’de üretim tesisi kurmasını sağlamak.
  • Batarya üretimi gibi yüksek teknoloji yatırımlarını desteklemek.

Bu hedefler, hükümetin vizyonunun, vatandaşın eski arabasını yenilemesinden ziyade, Türkiye’yi küresel otomotiv endüstrisinde milyarlarca dolarlık yatırımların çekim merkezi yapmaya odaklandığını kanıtlıyor.

Sonuç

Sonuç olarak, hurda teşviki ve ÖTV’siz araç hayali mevcut ekonomik koşullarda bir spekülasyondan ibaretken, hükümetin asıl gündemi bireysel alımları değil, Türkiye’yi küresel bir otomotiv üretim üssü yapmaktır.

Peki sizce, Türkiye’nin hem çevre hem de güvenlik için tehdit oluşturan yaşlı araç parkı sorununu çözmek adına, tüketiciyi doğrudan destekleyen yeni ve gerçekçi bir formül bulunabilir mi?

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir